Rest değil, test!

Beklendiği gibi hükümet Anayasa değişikliğiyle ilgili paketi devreye soktu. Adalet Bakanı, teklif taslağına yönelik olarak muhalefet ve STK’larla uzlaşma arayacaklarını daha sonra da pazartesi günü TBMM’de görüşülmeye başlanacağını söyledi.

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, iktidarın Anayasa taslağına ilişkin olarak “yargı bağımsızlığını geriye götürücü, kuvvetler ayrılığına aykırı” olduğunu bu durumun anayasaya aykırılık oluşturduğunu açıklamıştır. Bunun “yargıyı kuşatmanın da ötesinde yargıyı ele geçirmekle eş anlamlı”  olduğuna da dikkat çekmiştir. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ise değişim ile ilgili taslak konusunda “Yüksek yargıyla dalga geçiyorlar” dedi. Adalet Bakanı bu eleştirilere verdiği cevapta “Yüksek yargının söylemleri 1960’lardan beri aynı. Gelişmelere ayak uyduramayan kurumlar şikâyetçi oluyor” dedi. Başbakan Erdoğan ise Anayasa değişikliğine ilişkin olarak “Mecliste uzlaşma olmaması halinde halkla uzlaşacaklarını” söyleyerek referanduma gideceklerini açıklamış bulunmaktadır. İlginçtir, Başbakan açılım konusunda da benzer sözler etmişti. Ortaya konulan demokratik açılım paketine muhatap bulamayınca “muhatabımız millet” demişti. Sonuçta Başbakan açılım için millete gitmek yerine filmciler, şarkıcılar, radyocular, diziciler, sanatçılar, sinemacılar, komedyenler ve gazetecilere gitmiştir. Ancak Anayasa değişikliği konusu açılımdan çok farklıdır.

Bir taşla birden fazla kuş!

Zira Anayasa değişikliğinin toplumsal karşılığı vardır. İktidar bu nedenle Anayasa değişikliğini referanduma götürmek istiyor. Referandumda iktidar, alacağı olumlu sonuçları seçimleri manipüle etmekte kullanabilecektir. Ayrıca iktidar, Anayasa değişikliği kampanyası sırasında muhalefeti hata yapmaya da zorlayacaktır. Medyanın iktidar görüşleri doğrultusunda kamuoyunu yönlendirici kampanyalar yapacağını da tahmin etmek zor değildir. Böylece iktidar açılım, işsizlik, yolsuzluk vb.. ekonomik sıkıntılardan dolayı aşağıya düşen seçmen desteğini tersine çevirmeyi hesap etmektedir. Bu arada da muhalefetin “erken seçimle” halka gitme taleplerine de iktidar referandumla halka giderek cevap vermiş olacaktır. Yani iktidar Anayasa çıkışıyla bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacaktır.

Yoksa iktidarın iddia ettiği gibi Anayasada öngörülen düzenlemeler daha demokratik bir Türkiye için yapılmamaktadır. Eğer öyle olsaydı, Anayasa değişikliği paketinde öncelikle Siyasi Partiler Yasası, dokunulmazlıklar ve %10 barajını iyileştiren hükümler olurdu. Daha da ötesi yapılması düşünülen değişikliklerle liderler demokrasisini vekiller demokrasisine çevirecek düzenlemeler getirilirdi. Yapılması öngörülen düzenlemeler Yargıya ve TSK’ya fırça çekmek ya da kafa sallamaktan ileri gitmeyecek düzenlemelerdir.

Mağrur ve mağdur iktidar!

İktidar, Ahmet Necdet Sezer zamanında Köşk, Teziç zamanında YÖK, Cem Uzan ve Aydın Doğan zamanında Medya, Büyükanıt zamanında “elektronik darbe” mağdurluğunu oynadı. Gelinen aşamada AKP iktidarı, TSK, Anayasa ve yargı mağdurluğuna oynuyor. İktidarın bu oyunu büyük ve çok yönlü oynadığı açıktır. İşin özeti şudur: Anayasa değişikliği konusunda iktidar gerçekte referandum resti değil referandum testi yapıyor. Hem kendisinin hem de muhalefetin durumunu birinci elden anlamaya çalışıyor.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!