Ercan Çalışkan
Ercan Çalışkan

Fanatik taraftar

Fanatik taraftar

Belki defalarca yazdım. Bir futbol takımı taraftarı gibi olduk diye…Sanırım bu ifade eksik. Fanatik futbol takımı taraftarı gibi olduk demek gerekiyor artık.

Tahmin etmişsinizdir ki “siyasi duruş“tan söz ediyorum. Karda yağmurda ucuza ekmek almak için kuyrukta beklerken suçu muhalefet partilerine, dış güçlere atan, “çıkar bakayım telefonu” kuşağı amcalarından; adının önünde “yazar, gazeteci, profesör” gibi unvanı olan her şeyden bilenlerimize kadar toplumun her tarafına yayılan bir hastalıktan söz ediyorum.

Mesela şu karın yolları kapatma konusu…

En çok göze çarpanı İstanbul ile ilgili olanlar… Neler var neler… Bolu civarında, Antep’te olanlar için nokta koymayanlar, destanlar yazmış. Oysa bu paylaşımları yapanlar -hak yememek için-  azıcık düşünüp sadece “Ulaştırma Bakanlığı”na bağlı “Karayolları Genel Müdürlüğü” resmi web sitesine(1) baksalar yazdıklarını tamamen silerlerdi.

Düşünebiliyor musunuz? İstanbul Havaalanına giden tüm yolların; TEM ve diğer bütün otoyolların, köprülerin sorumluluğu Ulaştırma Bakanlığında, dahası Kuzey Marmara Otoyolunun sorumluluğu ise geçsek de geçmesek de bizden geçiş parası alan firmada. Bunu bilmeyen veya bilip de başkalarına sürmek üzere hazır, on parmağı kara boyalı insanlar; başta alfabenin ilk harfi olan haber kanalı olmak üzere fanatik taraftarlar, klavyenin başına geçip başlıyorlar İBB’ye, ABB’ye hakarete… Ama eden bulur dünyası, A Haber canlı yayınında, yolda sorunun tam da içinde zorlukları yaşayan şoför, muhabire “Sen yalansın abi!” deyiverdi.(2)

Bir de trajikomik bir olay. 2018 yılında açılan İstanbul Havaalanında kargo bölümündeki çatı çöktü(3) ve uzun süre uçuşlar yapılamadı; oysa 1953 yılında yapılan Atatürk Havaalanında hiçbir sorun olmadı ve yolları kapayan kar sorununu çözmek için İstanbul’a gelen iki bakan mecburen bu havaalanına indi.

Mesela, şu hakaret konusu…

Bizimkiler yaptıysa, yakılan ateşe odun aramaya koşuyoruz hemen. Karşı taraf yaptıysa “edep/edepsizlik” teması çerçevesinde ağzımıza geleni  söylüyor, aklımıza geleni yazıyoruz.

Örneğin Sedef Kabaş… Bu konu ortaya çıkmadan -bunu benim cahilliğime verin- adını duymadığım biriydi.

Merak ettim, araştırdım:

1970 yılında Londra’da doğmuş. 1992 yılında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası ilişkiler bölümünden mezun olmuş. ABD’de Boston Üniversitesi’nde Televizyon Haberciliği üzerine Fulbright bursu ile yüksek lisans yapmış.Dahası, NTV’de Portreler, ATV’de Dönence, TV8’de Sesli Düşünenler, Sky Türk’te Haber Ötesi, TRT 2’de Medya Medya gibi çeşitli tv kanallarında programlar hazırlayıp sunmuş. Bu arada pek çok ödüle layık görülmüş 2007 yılında “Sedef Kabaş Eğitim, Koçluk, Danışmanlık” şirketini kurmuş. Çok sayıda da eseri var.

Müthiş bir kariyer… Bu arkadaşımız, bir televizyon programında konuşurken bir atasözü kullanmış.

Bakın, sonrasında neler oldu?

Gece yarısı 02’de evinden gözaltına alındı. (Tam da burada Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın 1 Eylül 2021’de adli yıl açılışındaki konuşmasında yeni yargı reformu paketiyle ‘Sırf ifade almak üzere gece yarısı gözaltına alma işlemlerine son verdiklerini’ söylediğini hatırladım.)(4)

Yetkililer de konuşmak(!) için sıraya girdiler.(5)

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada yapılanı “ahlaksızlık”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, söyleyeni “zavallı ve müptezel”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de sosyal medya hesabında söylenenleri “aşağılık sözler”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Şems-i Tebrizi’nın “İnsanı hayvandan ayırt eden edeptir” sözüne atıfta bulunarak “edepsiz” yorumlarında hiç de hakaret olmayan(!) sıfatları sıraladılar.

En yüksek mevkiden dağdaki çobana kadar hiçbir kişiye ayrım yapma hakkı olmayan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Milletimizin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanımızı hedef alan, edepten nasipsiz, çirkin sözleri lanetliyorum.” açıklamasını yaptı.

Tabii ki ertesi gün de tutuklandı.

Eeee, yukarısı böyle olunca aşağısı ne yapar. Coştukça coşar. Öyle ki yurt dışında doğması, Boğaziçi’ni bitirmesi, eserleri gibi ilgisiz alanlar bile hakaretlere konu oldu. Edebe davet eden köşe yazılarının devamında hakaretin dibine varıldı.

Pekiii! Bu yetkililer ve takipçiler, koskoca bir kitleyi kastederek söylenen “anırsalar da anırmasalar da” cümlesinden sonra ne demişlerdi? Tahmin ettiğiniz gibi koskoca bir “Hiç!”.(6)

Hadi, “çıkar telefonunu” amcalarına bu hakaretler yakışır diyelim. Ya okur yazarlar… Bir tanesinin bile aklına gelmedi mi bir hukukçuya danışmak.

Mesela ben,  E.J.Kur. Alb. ve Avukat Güven Şağban’a danıştım. Bakın neler diyor: “Gazeteci Sedef Kabaş’ın gece saat 02:00’de gözaltına alınması işlemi ve Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklanması kararı, bize göre işlendiği iddia edilen suç ile örtüşmeyen, ağır işlem ve kararlar olarak değerlendirilmelidir.

Bu değerlendirmenin tamamını, değerli hukukçumuzun Twitter linkinden (Av. Güven ŞAĞBAN (@gvnsb) / Twitter <https://twitter.com/gvnsb) açıp okusanız keşke…

Yeğen, özellikle sana söylüyorum.

Kaynak: Fanatik taraftar – Ercan Çalışkan

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!